İçeriğe geç

Fonograf günümüzde kullanılıyor mu ?

Fonograf Günümüzde Kullanılıyor mu? Güç, Hafıza ve Toplumsal Ses Üzerine Siyasal Bir Analiz

Bir siyaset bilimci olarak sıklıkla düşünürüm: Toplumlar, seslerini nasıl kaydeder? Çünkü her iktidar biçimi, aslında kendi fonografını yaratır. “Fonograf günümüzde kullanılıyor mu?” sorusu, yalnızca bir teknolojik merak değil, gücün, hafızanın ve ideolojinin nasıl yeniden üretildiğini anlamak için politik bir metafordur. Thomas Edison’un icadı olan fonograf, bir dönemin sesini muhafaza eden bir araçtı. Bugün ise toplumlar, aynı mantıkla, kendi politik ses kayıtlarını yapmaya devam ediyor.

Fonograf: Gücün Ses Arşivi

Fonograf, sesi kaydeder ama yorumlamaz. Aynı şekilde, devlet de toplumu kaydeder ama anlamaz. Nüfus kayıtları, seçmen listeleri, anketler, istatistikler… Bunlar modern siyaset biliminin dijital fonograflarıdır. Her bireyin sesi bir veri parçasına dönüşür, sistemin arşivine eklenir.

Bu yönüyle fonograf, iktidarın “sessiz hafızası”dır. Sesi saklar ama onu kimin duyacağına karar vermez. Karar mercii her zaman iktidarın kendisidir. Toplumun sesi kaydedilir, ama çoğu zaman çalınmaz — tıpkı susturulmuş bir halkın kayıt altına alınmış ama dinlenmeyen hikâyeleri gibi.

Peki soralım: Günümüz siyasetinde, kim konuşuyor ve kim dinleniyor?

Modern demokrasiler gerçekten sesleri eşit biçimde mi yankılıyor, yoksa bazı sesleri yalnızca “arşivleyip” mi unutuyor?

İdeolojinin Yankısı: Hangi Ses Meşru?

Her ideoloji, tıpkı bir fonograf kaydı gibi, geçmişte bir noktada kaydedilmiş bir sesin bugüne taşınmasıdır. İdeolojik söylemler, zamana direnen kayıtlar gibidir; bazen yankılanır, bazen çatlar, bazen bozulur ama hiçbir zaman tamamen kaybolmaz.

İktidar, kendi fonografını sürekli yeniden kaydeder. Eğitim sisteminde, medya dilinde, ulusal törenlerde hep aynı melodiyi duyarız: “Birlik, beraberlik, düzen.” Bu tekrarın amacı, vatandaşın belleğini şekillendirmektir. Fonograf burada bir hafıza makinesi değil, bir manipülasyon aracıdır.

Ancak ilginçtir: Her kayıt aynı zamanda bir direnişin izini de taşır. Çünkü bir ideoloji kendi sesini kaydederken, muhalefetin sessizliğini de kayıt altına alır. Bu sessizlik, gelecekteki politik değişimin ham maddesi olabilir.

Toplumsal Cinsiyet ve Siyasetin Ses Dağılımı

Siyaset tarihinde erkeklerin sesi çoğunlukla daha gür, daha kalıcı ve daha stratejik biçimde duyulmuştur. Onlar için siyaset, bir güç senfonisidir — nota defteri, iktidarın elindedir. Erkek egemen siyaset dili, fonografın mekanik sesi gibidir: düzenli, otoriter ve tek yönlü.

Kadınların sesi ise tarih boyunca bu kaydın kenarlarında yankılanmıştır. Ancak son yıllarda, kadınlar kendi “fonograf”larını yaratmaya başlamışlardır. Bu, demokratik katılımın yeni bir biçimidir. Kadınlar artık yalnızca dinleyen değil, kaydeden, çoğaltan, paylaşan siyasal aktörlerdir.

Kadın siyaset dili, daha çok rezonansa, paylaşıma ve yankıya dayanır. Onlar sesi kontrol etmek yerine çoğaltmayı tercih ederler.

Bir erkek siyasetçi “nasıl konuşulacağını” öğretirken, bir kadın siyasetçi “birlikte nasıl dinleneceğini” hatırlatır.

Dolayısıyla modern siyaset, cinsiyetler arası bir ses diyaloguna dönüşmektedir. Gerçek demokrasi, yalnızca seslerin özgürce çıkabilmesi değil, birbirini dinleyebilmesiyle mümkündür.

Vatandaşlık: Kaydedilen mi, Konuşan mı?

Fonografın en büyük özelliği, kaydedilen sesi birebir tekrar edebilmesidir. Ama siyaset böyle işlemez — toplumun sesi her zaman dönüşür.

Bir vatandaş yalnızca kaydedilen bir veri değil, sürekli konuşan, düşünen, tepki veren bir özne olmalıdır.

Ancak günümüz dijital politikalarında, vatandaşın sesi büyük ölçüde veri tabanlarında sıkışmıştır.

Seçim dönemleri dışında duyulmaz, kriz anlarında manipüle edilir, gündem değiştiğinde unutulur.

Bu yüzden şu soruyu sormak gerekir: “Vatandaş sesini mi duyuruyor, yoksa yalnızca sistemin arşivine mi kaydoluyor?”

Gerçek vatandaşlık, kendi sesini yeniden üretme ve duyurma hakkını talep etmektir.

Fonograf, bu anlamda bir uyarıdır:

Eğer toplum konuşmazsa, onun yerine kayıtlar konuşur — geçmiş, bugünü belirler.

Kurumlar, Hafıza ve Sessizlik

Kurumlar, bir ülkenin fonograflarıdır. Her biri geçmişin bir bölümünü saklar: mahkeme tutanakları, parlamento konuşmaları, resmi belgeler… Ancak bu kayıtların çoğu tek yönlüdür; toplumun çoğul sesini değil, iktidarın anlatısını taşır.

Modern devlet, tıpkı bir fonograf gibi geçmişi döndürür ama her seferinde aynı sesi çalar.

Bu tekrar, değişimin önünde bir engel haline gelir. Çünkü sistem, sürekli olarak kendi geçmişini yankılayarak bugünü şekillendirir.

Oysa gerçek demokrasi, geçmişin sesini değil, bugünün çoklu yankısını kaydetmelidir.

Sonuç: Hangi Ses Sizin Fonografınızda Kayıtlı?

Fonograf günümüzde kullanılıyor mu?” sorusuna teknik olarak “artık hayır” diyebiliriz.

Ama politik anlamda, evet — her gün, her sistem, her ideoloji kendi sesini yeniden kaydediyor.

Soru artık şudur: Biz hangi sesleri dinliyoruz ve hangi sesleri kaydediyoruz?

Toplumun fonografı, iktidarın marşını mı çalıyor, yoksa vatandaşların ortak melodisini mi?

Yorumlarda kendi siyasal yankınızı paylaşın.

Belki de artık zamanı gelmiştir — geçmişin kaydını değil, geleceğin sesini dinlemenin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betciprop money